14 Temmuz 2009 Salı

Dream fest '09


Uzun süredir ihmal ettiğim yazma işini hafiften telafi etmeye karar vermiş durumdayım.

Üzerinden on gün kadar bir süre geçmiş olsa da etkisi hala üzerimde dolanan bir konser var.

Her yıl, Varna'nın Kavarna ilçesinde rock festivali düzenlenir, Kaliakra Rock Fest. July morning adı da verilen bu organizasyon haziran ayının ilk günü başlar. Genelde, Bulgarlar'ın zevki hard rock, heavy metal yönünde olduğundan yeni ve daha güncel müzik gruplarına bu festivalde rastlamak oldukça zor.

Anlaşılacağı üzere, bizim Rock'n Coke olayının bir adım ötesi bu. Neden mi? Çünkü, Türk rock (alternatif ve bilumum türevler de dahil olmak üzere) dinleyicisi cahildir. Alişan dinlerken aniden Kurban dinlemeye, Pentagram tişörtleriyle gezmeye başlamış ve müzikal evrimini bu şekilde tamamlayamayacağını anlamamıştır bile.

Konuyu dağıtmadan festivalden konser izlenimlerime geçeyim.

Dediğim gibi 3 günlük festivalin 3 büyük de konuğu oluyor genelde. Bu sene, görmeye değer adam akıllı grup olarak tek bir Dream Theater vardı.

İlk gün Mötley Crue vardı. Hani şu bateristi Pamela Anderson'ın eski şeysi olan glam rock mı desem yoksa sadece glam olan grup mu desem...

İkinci günün devasa(!) konuğu Scorpions! İyi, güzel, onları da dinlemişizdir bir aralar elbette ancak 34 yıl boyunca da aynı müziği yapamazsın ki kardeşim. 34'ü bir tarafımdan uydurdum ama gerçeğe yakın bir rakam.

Aslında, Dream Theater konusunda da çok şüpheciydim çünkü 2007 İstanbul konserinde hafiften hayal kırıklığına uğratmışlardı beni. Özellikle de o yıl çıkardıkları Systematic Chaos albümü ikinci bir Metallica vakasının habercisiydi sanki.

Konser alanı, Kavarna'nın herhalde tek olan stadyumunda yapıldı. Büyük bir dinleyici güruhu kasaba merkezinden stadın olduğu alana anlaşmış gibi beraber yürüyordu. Klasik metal konser sahnelerinin aksine Dream Theater'ın topladığı dinleyici kitlesi çok farklı kesimlerden geliyordu. 50 yaş üzeri çocuklarıyla gelmiş, 18 yaş altı Slipknot tişörtlerini giymiş, bu türde müzikten zerre kadar anlamayan kadınlar kızlar sırf merakından atlamış gelmiş. Vee tabi ki, stadın orta yerinde kalıp sağlamlığındaki DT kök dinleyicisi!

Işık düzeninden tut, sahnenin kurulumuna kadar herşey oldukça yerindeydi. Pogo yapılmayacağını hissettim ve çok fazla önlere gitmenin anlamı olmadığına karar verdim. Bira kuyruğuna girdim 3 bira kaptım geldim yerime.




Başlangıç tam anlamıyla harikaydı. Images and Words albümüyle başlıyordu. Aynı ruhta da devam etti. Fakat, tabi ki yeni albümden de birşeyler çalmaları gerekliydi. Yanılmıyorsam yeni albüm Black Clouds & Silver Linings'ten de 2 parça çaldılar.

Ancak benim konserde kopma noktam ta ki Awake'ten Erotomania serisi başlayana dek bir türlü gelememişti. Enstrumantal Erotomania'nın hemen hemen her notasını resmen ezbere biliyordum. Canlı canlı dinlemek inanılmaz bir keyifti. Onu takip eden Voices ise Erotomania'nın devamı olan biraz daha panik-atak daha depresif parça. Bu bahsettiğim özellikler tamamen olumlu manalarıyla algılanmalı :)

Herhalde Awake albümüne karşı özel bir sevgim olduğundan mıdır konserin tamamını Awake'ten çalsınlar istedim fakat 2 sıkı parça da bu isteğimi tatmin etmeye yetti.

Dream Theater, Kevin Moore'un eksikliğine ve James LaBrie'nin vokallerine rağmen inanılmaz güzeldi. O konserden aldığım gaz beni hala itekliyorsa daha ne diyeyim.

Bu dönem konser dönemi. Ağustos'ta da Faith No More'un gelmesi bekleniyor. Yine başka bir festival bu da. The Prodigy'nin de geleceği söylentiler arasında ama bakalım.

Dreat Theater'dan yana gördüklerim bunlar. Tabi konser öncesi ve sonrası güneş, deniz, kum üçlüsünden bahsetmiyorum.

Orası da bana kalsın. favit'te oku