26 Mayıs 2009 Salı

Bir Haftasonu ve Hayatın Evreleri

Haftasonunu dolu dolu geçirdim diyebilirim.

Son zamanlarda beyne eklendikçe eklenen yorgunluğu atabildim yani.

Güzel bir cumartesi günü basketbolu, ardından ayran, bira ve upsarin eşliğinde bir keyif çatma ile günün nasıl geçtiğini anlayamıyorsun. Basketbolu da son zamanlarda yeniden keşfeder oldum. Doğru kişilerle oynandığında herşeyden daha çok rahatlatıcı bir aktiviteye dönüşebilir.

Cumartesi günü böyle, gecesi bir arkadaşın bahçede mangal partisi var abi gelir misin demesiyle belli olmuştu :)
Sabah saatlerine kadar oturduk, sohbet, daha çok şamata... Bir de Türk ortamında sürekli bir geyik havası olur, nereye de gitseniz olur. Bizimkinde de pek farklı değildi.

Muhabbete lafım yok. Beni bozan çevirilen geyiklerden çok çalınan müzikti. Nedense bir yerde çalan notalar kulağımın aşina olduğu kalıpların dışında ve benim girilmez bölgeler olarak işaretlediğim türden ise işte o zaman ya çok sıkı bir sohbete ihtiyaç duyarım ya da orada işim kalmaz zaten.

Evin bahçesi tam benim mood notalarına uygundu aslında fakat kim olduğunu ayırt edemediğim arabeskler açıldı ve herkes tüm şarkıları mı ezbere bilir kardeşim. Meraktan sordum, Hakan Altun diye biriymiş. Bari dedim, halk müziği tarzında birşeyler çalın, içim dışım garden fantezi oldu çıktı :D

Allahtan, Sofya Elçiliği'nde çalışan bizden yaşça büyük bir abimiz var o da bana destek çıktı ve en azından halk müziğinin güzel örneklerine geçilebildi. Çok da büyüttüğüm meseleler değil aslında fakat üzülüyorum yurdum gençlerimin bir Deep Purple, bir Whitesnake bile dinlemeden Duman'a rock/metal demelerine ve kendilerini "rock da dinlerim, herşeyi dinlerim ben aaağğbiii" sınıfına yerleştirip her kapıyı açık bırakma çabalarına.

Sen yine herşeyi dinle ama en azından farkında ol. Farkındalık, bilgiyi ve bilginin kullanımını da arttırır. Herneyse...

Pazar gününün de bir sorumluluğu vardı üzerimde. Üniversite yurdunda aynı daireyi paylaştığım arkadaşım Pavel'i geçtiğimiz yaz evlendirdik. Artık, dünyalar güzeli 2 aylık bir de kızları var. Pazar, erkenden kalktım, o güzel kıza birkaç hediye ve annesine de bir saksı çiçeği beğendim. Sofya'dan 30 km. uzaktaki Pernik'e onları görmeye gittim. Gayet keyifli geçirilen birkaç saatin sonunda Sofya yolunu tuttum. Aklımda, eski yurt günlerimizin hatıraları ve yaşlanmakla ilgili ileri geri düşünceler gitti geldi.

Ancak, bu derin(!) düşünceler yerini hemen anlık sinire bıraktı yerini. Öylesine bir trafik sıkışıklığı bekliyordu ki beni, henüz haberim bile yoktu. Olayın ciddiyetini anladıktan sonra hemen çalan müziği değiştirdim. Taktığım CD'den Moonspell albümlerinin hemen hemen tamamı çıktı. Moonspell'i özlediğimi anladım hemen.

Wolfheart albümüyle büyüdüm, geliştim. Sin/Pecado ile oldunluğa erişmeye başladığımı hissettim. Şimdi de Memorial albümüyle her iki dönemin ortalamasını alan bir edayla hem birçok şeye biraz yukarıdan bakabildiğimi hem de aşağıda gençlerle kafa sallayıp pogoya katılmak istediğimi görebildim. Geçiş döneminde miyim neyim!?

Herhalde! Fakat önemli olan, müzikten o eski tadı hala alabilmem ve daha uzun seneler alacak olduğumu hissetmem.

Moonspell'in Finisterra'sıyla baş başa bırakıyorum!

favit'te oku

4 yorum:

Sycorox dedi ki...

ahah böyle müzikal postlarlar karşılaşınca nasıl mutlu oluyorum,nası bi neşe oluyor:)

evet katılıyorum sana,maalesefki şu internet çağında rock ve metal müzik dinleyen çoğu genç aslında hiç bilgisiz bir şekilde haspelkader dinliyorlar...Kızıyorum o zaman abi bizim zamanımızda kasetlerden dinlerdik araştırırdık,şimdi elinizin altında internet!,binlerce albüm indirebiliteniz varken niye bu dar bakış açısıdır diye düşünüyorum...
Ama tabi sıkı bir gençlikte var bunun yanında,onlarıda koruma altına alıp kollamak gerek:)

Bu arada Moonspell dedin dinleyesim geldi daha çok,der ve bu çok uzun commenti bitiririm efendim:)

Besimi dedi ki...

Ben de böyle yorumlar geldikçe mutlu oluyorum :D

dediğin gibi eskiden kaset alırdım ben de, her bi bokunu bilirdim adaamların. şimdi pek bi albenisi kalmadı internetle ama yine de kendini bilen usturuplu şekilde dinlemesini de biliyo takip etmesini de.

keşke yurdum müzik severi herşeyde olduğu kadar benmerkezci olmasa da değişik türlere açık olsa... aman neyse, hep temenniler bilmem ne :D

moonspell iyidir gerçekten. gotikten tut romantizme, ölümden doğuma kadar her türlü deneysel faaliyetlerde bulunuyolar :)

Selamon dedi ki...

Moonspell candır can. Deep Purple'ı Whitesnake'i bilmeyen gençlik ise sadece yurdum gencinde değil ne yazıkki. Tüm dünya müzikte bi yozlaşmaya gidiyor. Abidik gubidik füzyonlar filan. Pink Floyd'a ıyy abi çok kötü bayık be diyen var, Led Zeppelin'e laf sokmaya çalışan var lan. Hep bilgisizliklerinden. Neyse.

Şeyi diycem bi de, Duman'ı kötülememek lazım. Ülkede eksikliği hissedilen Seattle kafasını gayet güzel yansıtıyorlar. Hem de bu topraklardan tad katmayı başararak. İyi bir müzik dinleyicisi olduğumu düşünüyorum ve bu noktada Duman'a sahip çıkmak istiyorum efendim =)

Besimi dedi ki...

Duman'ı arasıra ben de dinlerim. Lafım başka yereydi aslında.
Benmerkezci bi toplum olduğumuzdan, sadece Duman'la yetinen, gerisini berisini araştırmaya görmeye meraklı olmayan bi gençlik görüyorum.
Asıl benim derdim bu!
Yoksa, adamların müziklerine, yarattıklarına bi lafım yok.
Yorumun için eyvallah SElamon. İyi yerde girdin :)))