Şu günlerde Rammstein'dan başka birşey girmese de kulağıma, arayı soğuttuğum Tiamat belirdi hatıralarımın önünde aniden.
'9o ortalarına gelinmeden, adı Rock Kazanı olan saman kağıdına basılı, az renkli, bol içerikli bir dergi vardı. O zamanlar o dergide okuduğumuz yazılar bize zengin gelirdi. Cahildik, bilgisizdik ve müzik hissiyatımız o kadar gelişmemişti henüz fakat öğrenme çabası içindeydik. Biz diyorum çünkü ufak bir metalci tayfaydık. O zamanlar metalci olmak güzeldi, rockçı-metalci etiketlerini seviyordum üstüne üstlük.
Neyse. İlerleyen yıllarda Non Serviam dergisiyle tanıştık. Daha bir dolu içerik, kaliteli baskı formatında, posterli filan bildiğimiz standartlara uygun bir dergiydi. Tiamat'la da tanışmam aynı yıllara denk düşer yanılmıyorsam. Wildhoney albümünün heryerde bolca reklamı çıkıyordu. Century Media adlı plak şirketi, bir sürü grubu pompalıyordu o yıllarda. Mainstream grupların promosyonunda Türkiye'de de bu tür dergilerle çok başarılıydılar.
Tiamat'la tanışmam da bu dergilerden biri aracılığıyla olmuş olsa gerek. Önce TV kanallarının birinde Gaia'nın klibine rastladığımı hatırlıyorum. Çok yavan bir müzik ve soyut bir görsellik olarak algılamıştım ilk izlenimlerimde. Albümü edindiğimde, kendimi dünya ve paralel evrenin ortasında bir yerde bulmuştum.
Fakat o his öylesine güçlü ki, dinleyeni dünyadan koparmıyor tam tersine seni oraya bağlıyor ancak, etrafımızda da neler olup bittiğini görme imkanına ulaşıyorsun.
http://www.youtube.com/watch?v=B9n8fAKLOFs
Dipnot: Dergilerden bahsetmeye başladığımda İstanbul'da halen sakladığım dergi, fanzin, bilumum mecmualarlar ilgili derin bir yazı dizisi yapılabilir. İstanbul'a ulaşır ulaşmaz yapacağım ilk iş.
Gecelerim
6 yıl önce