mim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Mart 2009 Pazartesi

Mim Bulutu

Esther mimlemiş bu sefer. Mim konusu hayatta öğrendiklerim. Ya da hayatın bana öğrettikleri...

Ne öğrenebilir ki insan hayattan; karşılaşılan zorlukların nasıl olumlu şekilde kendi lehine çevrilmesi ve böyle yoluna devam etmen gerektiğidir herhalde.

Çocukluk yaşlarında (9 yaşına kadar), evde konuştuğumuz ana dilimizden başka bir de Bulgarca öğrenmem gerektiğini gördüm. Türk olduğumu ve bununla da gurur duymam gerektiğini öğrenmem çok uzun sürmedi :) 9 yaşında, aniden Türkiye'ye gidiyoruz dedi annem babam. Sevinmiştim, eğlenceliydi. İstanbul'da yeni tanıştığım kuzenlerim herhangi bir futbol takımını tutmam gerektiğini öğretti bana. Önce Galatasaraylı oldum, sonra Fenerbahçeli. Beşiktaş'ın çok daha düzeyli bir yeri olduğunu anladığımdan beridir de Beşiktaşlıyım evelallah :D

Annem ve babamın yoğun işlerinden dolayı ablamla yaşamayı öğrendim, bir de ablayla kavga etmeyi. Kavgalar da zevkliydi, ta ki kolum kesilene ve hiçbir zaman unutulmayacak bir iz kalana kadar. Aynı dönemde ailemin çektiği maddi sıkıntılardan dolayı da kendimi maddi yönden frenlemeyi ve herşeyi istememeyi öğrendim.

11-12 yaşlarında Pink Floyd, Metallica, Bon Jovi, Deep Purple gibi grupların parçalarından oluşan bir kaset geçti elime (hacılamışımdır belki de biyerden, hatırlamıyorum). O günden sonra müziği algılama şeklim çok değişti. Ortaokulda metal müziği öğrenince de tamam dedim, ben buyum. Aynı ortaokul yıllarında tiyatro nedir, nasıl oynanır, nasıl oynanması gerekir ve nasıl sıçılır bunu bir güzel gördüm.

Seçtiğim lisenin ne kadar gereksiz olduğunu öğrendim lise 1'de. Zaten 1 yıl dayandım en fazla, bizimkilere alın beni burdan dedim. Sağ-sol tartışmalarına gelemem, kaldı ki tartışılacaksa da bu okul değil üniversitedir. Ya da ne bileyim, herkes önce bir tartışmasını öğrensin, sonra birşeyler zikretmeye kalkışsınlar.

Lise 2'de psikoloji, felsefe ve sosyoloji'de inanılmaz bir öğrenci olduğumu anladım. Fakat sadece öğrencilikte kaldı. Aynı şekilde geometri dersinde olduğu gibi. Hep sevdim kendilerini ama aramızda bir soğukluk oldu hep, nedense. Üniversiteye kapağı atamayacağımı anlamam da ne tesadüfse lise yıllarına denk gelir.

Bundan sonrasında, Moskova'da yaşamayı, gezmeyi ve sağlam şekilde korunmam gerektiğini öğrendim (okurun bunu her türlü manaya çekme hakkı saklıdır). Gece hayatından okula zaman ayıramayacağımı öğrendim. Rusçayı da çok hızlı ve seri bir şekilde konuşup yazabileceğimi öğrendim bu arada. Fakat, Moskova'da okumak istediğim okulun fiyatının $5K olduğunu duyunca ailem bunun altından kalkamayacağını uygun bir dille bildiriverdi bana. Daha sonra ise Bulgaristan'da okumanın daha da pahalı olabileceğini öğrendim.

İstanbul-Blagoevgrad arası arabayla çok çabuk alınabiliyormuş onu gördüm. Bulgarların anlatıldığı kadar da banal insanlar olmadığını, aralarında çok yakın dostluklar kurabileceğimiz Bulgarlar olduğunu öğrendim. Aynı üniversite yıllarında aldatılmanın derin boşluğunu teşıdım bir süre. Amerika yolları taşlı, dönüşleri jetlag'liymiş onu gördüm. Aşçılık mesleğini öğrendim (line cook), para kazanmayı ve kıçı kırık İngilizce nasıl konuşulur onu öğrendim. Amerikanın bana göre olmadığını ama Cape Cod'u ayrı yere koymam gerektiğini öğrendim.

Bir çocuk sahibi olduğumu öğrenmeme ramak kalmıştı ki rahatlatıcı haber vakitli geldi (oysa ki Moskova'da korunmayı da öğrenmiştik) :D

Üniversite yıllarının sona ermesinin, 4 yıl boyunca birlikte yaşadığın, yediğin, içtiğin, kustuğun insanların sağa sola dağılmasının ne kadar acı verici olduğunu öğrendiğimde artık Sofya'yı tanımaya başlamıştım zaten. Yıllar içerisinde de Filibe'nin ne kadar eşsiz bir yer olduğunu öğrenmem kendi kendime Sofya'da ne işim var sorusunu doğrultmama sebep olmuştu.

Burada da Internet'i derinlemesine öğrenmeye başladım. Hala da bu "engin" bilginin peşindeyim.
Yakında bateri öğrenmeye başlarsam kimse şaşırmasın.

Bir de sLn ve A.Nur'un hayattan öğrendiklerini dinleyelim... :)

favit'te oku

13 Mart 2009 Cuma

Kim kiminle virtüel olarak nerede ister?!?!


Bu aralar bir mimlemedir gidiyor. Gerçi şu ana kadar bir tane sLn'den, bir esther'den, bir de dün fenasi'den gelmiş. Toplamda 3 tane yani, şikayet etmeyeyim...

İlk iki mim eğlenceli ve zorluk derecesi pek de yükseltilmiş cinsten değildi açıkçası. Fakat bu seferki, her türlü kalıbı yerinden söken, insanın hücrelerinde ahlaka dair zerre kadar iz bırakmayan cinsten :D hele ki benim gibi muhafazakar(!) bir adama böyle bir mim...

Efendim, fenasi demiş ki bloglar aleminde kim kimi rüyasında görüp hayalini kuruyormuş falan. Daha doğrusu kim hangi blogcuyla yatmak ister mimi...

Hemen belirteyim, burada adı geçen ve geçecek olan karakterlerin gerçek hayattakilerle hiçbir ilgisi yoktur. Doğabilecek benzerlikler, tesadüf olarak algılansın. Öyle!

Şimdi, okuduğum blogcu ablalar arasında bir tane esther var. Ki, o esther yer yer hırçın zaman zaman sevecen, hafif asi hafif evcimen gibi. Yani sanki hem taşınabilir bir hatun, hem de yeri geldiğinde sinirlerini yerinden sağlamca oynatabilecek bir potansiyele sahip biri gibi...
Ama zaten bu da işin tatlı yanı. Gül gibi geçinip anlaşabileceğin biriyle olan cinsel deneyim bir süre sonra rölantiye bağlayıp çok kolay sıkılabiliyor insan. Daha da kötüsü, o insana bağlandığında rölantide olduğunu da farkedemiyorsun bazen. Kendine tokat falan atman gerekiyor, kafan basarsa buna tabi, uyanıp ayılabilmen için.

Bana sorsalar esther derim. İlginç bir insan, yazıları da öyle. Keyifle takip ediliyor. Bu da bir hard-on vermiyor değil insana :D böyle de olayı basitleştiririm işte. Değişik de bir yüz açıkçası.
Overall, ilgimi çeken bir hatun.

İşin mim kısmı fictional düzeyde tabi ki, yani esther'in abileri dayıları üzerime yürümeye kalkmasın, bulgar'da da olsam bulmasınlar beni :-P

Bir de şarkı vererek bu mimin adını koyalım. Bir ABBA cover'ı gelsin Erasure'dan.

favit'te oku

5 Mart 2009 Perşembe

Gariban Görüp Mimlediler!

Esther kazanıyla gelmiş mimlemiş beni :))

Mimi yapalım, dur bakali nolcek...

Ben de sLn, Zeugma ve tim'i mimliyorum buradan...

1. Doğum tarihinizden yaşınızı çıkartın, o yıl şimdiki yaşınızda olsaydınız adınız ne olurdu????
1980 - 29 = 1951 Nebiliim ben! :P Murtaza olurdum herhalde. Ha, Niyazi var bir de o da güzel :D

2. Hangi mesleği yapıyor olurdunuz?
Mühendis ya da gasteci olurdum büyük ihtimal. Gazetecilikte fena işler yapmazdım herhalde ama mühendislikte kaldırımlardan başka birşeyden anlamazdım gibime geliyor yoksa şüphen mi var...

3. Nerede yaşamak isterdiniz?
Kesin ya Paris ya da Boston olurdu. Zira gazetecilik ve iletişim olaylarında bir tek orada gelişebilirdim. Evet dimm :))

4. İdolünüz kim olurdu?
Marilyn Monroe. Daha sonraki yıllarda Charles Manson... Ve işte böylece bir yıldız doğdu: Marilyn Manson..

5. O yıllara ait bir fotoğraf, şarkı veya söz varsa ekleyiniz.
O yıllarda Frankie'den başka ne dinleyebilirim ki :D

favit'te oku