
Tam da Türk rock ve türev örneklerinden umudumuzu kesmişken
Kurban çıkıvermişti.
Fazla laubali ve popumsu gelmişti aslında. Daha sonra itinalı bir dinleme ve daha keskin pür dikkatle eğilince Kurban'ın meydana getirdiklerine, beni içine çeken öğelerin hiç de az olmadığını farkettim.
Belki de sadece dönem olarak, metalden kendimi soyutlamaya (vazgeçmek demek değil tabi) başladığım ve değişik açılımlara yelken hazırladığım dönemlere denk gelmesindendir Kurban'ı anlamış olmam.
O veya bu nedenle de olsa,
Kurban adını taşıyan ilk albümlerinde çok eğlenceli
Yeşilçam gırgırlarının yanında gayet de ciddi ve müzikal değer biçtiğim ömür boyu dinlenesi parçalar da var.
Sorma.
Etno elementlerin yarı-sıkı yarı-başıboş bir
hardcore groove'uyla harmanlamasından doğmuş güzel bir örnektir.
Anadolu ezgileri, söylemleri sanki
Aşık Veysel'in dimağından bir kez geçirilip filtrelenmiş ve hardcore atakları da üstüne giydirilmiş, gayet de şık durmuştur.
Parçanın dizaynı ev, araba, işyeri, sokak, vs. gibi yerlere yönelik düşünülmemiş bence.
Tamamen konser mekanına yönelik düşünülmesi ve konsere gidildiğinde de (festival de olur ama rakınkok olmasın) bön bön bakmaktan çok şarkının etki ve coşkusundan ileri gelen adrenalini yanındaki insanlarla etkileşerek aktarmalıdır.
Bunun adına kısaca
pogo diyelim mi, diyelim. :)
Tam pogoluk bir
groove var şarkıda. Fakat, şarkının sonundaki (en azından albümdeki örnek öyle) iki adet dörtlüğe sıra geldiğinde herkes silkelenmeli ve metnin hakkını vermeli...!
Buyurun!
Suyun kaynak olduğu
Ağaç kökün saldığı
Eşin dostun gittiği
Yerde bulursun beni
Yolun ayrıldığı
Gidenin dönmediği
Çarenin olmadığı
Yerde bekliyorum seni