12 Ocak 2009 Pazartesi

Kışkış cinler kışkış, yallah cinler yallah

Sofya'da hava, son günlerin ruh halini değiştirmiş değil.

Eksi 8-9'larda seyrediyor. Bununla ilgili bir sıkıntı söz konusu değil, hatta öyle ki eksilerdeki kış havası ve bir türlü yerden ve arabalardan kalkmayan kar değişik bir enerji bile katıyor bana.

Pazartesi sendromunu aşamayacak kadar genç değilim artık. Öyle bir sendrom olduğunu zannetmiyorum ancak birşeyler var yine de.

Böyle bir 'hiçbirşey yapasım yok'tan tutun da, iş saatinden sonra ne ofiste kalasım ne de eve gidesim var. Bir virüs sanki. Çok tanıdık modern bir sapıtma virüsü...

Cumartesi günü, birkaç zamandır görüşemediğim yakın dostum Boyko'yla öğle yemeği yedik.

Yılbaşı telaşını takip eden yoğun iş grafiğinden bir türlü görüşememiştik. Zaten, "Sofya'da arkadaşlar pek görüşemiyor" demişti vakti evvelinde. Ben de ona yormuştum.

Oturduk, birşeyler yiyelim bahanesiyle sohbet edelim realitesine.

Pek iyi değilim son günlerde, dedi. Aç bile değilim, ama bir bira içerim, diye ekledi.

Anladım ki mesele ciddi. Dinlemeye koyuldum. Bariz belliydi ki konuşmaya ihtiyacı vardı.

Boyko'yu dinlemeyecektim de kimi dinleyecektim (iyi bir dinleyici olduğumu söyleyebilirim bu arada).

Başladı, işte ne yapacağımı bilmiyorum, şu anda çalıştığım işten çoktan ayrılmalıydım, okumaya devam etmek istiyor muyum istemiyor muyum onu da bilmiyorum, geleceğe dair ne tür planlar yapmam gerek, vs., vs....

Başladı ve bitiremedi.

Sadece, dedim, bana bu virüsü bulaştırma ve kara bulutları benim üzerime çağırma. Özür de dilese, seni de çekmemeliydim bu halet-i ruhiyenin içine de dese olan olmuştu sanırım.

Aynı günün akşamında Monogamy (Tekeşli) isimli tiyatro oyununa gittik. Çok tanıdık Bulgar aktör ve aktrislerin yer aldığı modern bir oyun. Tiyatro review'ları yapacak kadar ileri düzey bir tiyatro sevicisi değilim henüz ama o gün de gelecek :)

Oyundan sonra, bira üstüne edilen sohbetin arasında, kendisini çok daha iyi hissetiğini söyledi Boyko. Sevindim böyle olduğuna. Onu güleç görmek, hoş bir duyguydu ve bunda benim payım varsa daha da sevindirici.

Nitekim, havuzlu, spa'lı, sauna'lı bir pazar günü keyfinin ardından haftaya karamsar adımlarla başlamak canımı sıkmıştı. Karamsarlıktan çok duygusuzluğun kayıtsızlıkla birbirine geçtiği uyuşukluk hali diyebiliriz.

Umudum bu sozümona "mood"un bu akşamki güzellik uykusundan sonra geçmesi ve bilinçaltım tarafından ait olduğu yere kapatılıp orada kalmasıdır.

Umarım Boyko'nun kendini iyi hissetmesinin sebebi olumsuz ruh halini bana aktarıp kendisini arındırması değildir. Gerçi, böyle şeylere de inanmam ama, belli mi olur şeytan doldurur neme lazım! :)

Bakın, hiçbir karanlık müzikten bile bahsedemiyorum. Neşelenmem gerek....

Umarım yetersiz uykudur sadece.






Neşeli bir videoyla noktalayayım negatif ruh seansını.

Enjoy...

P.S: Klibin urelesi ne vereyim de izleyebileni izleyemeyeni var http://www.youtube.com/watch?v=iY_Ylj87e3g favit'te oku

Hiç yorum yok: